Firmaların markalarını büyütme, iş kapasitelerini geliştirme arzuları tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gittikçe artmaktadır. Bunu yapmanın en başarılı yollarından biri de markasının, telif haklarının, geliştirmiş olduğu sistemin ve ürünlerin belirli kurallar çerçevesinde üçüncü kişilerle ticari olarak paylaşılmasıdır. Böylece hem üçüncü kişiler vasıtasıyla markası, ürünleri piyasada daha bilinir hale gelecek, hem de mali açıdan kendilerine ekstra destek sağlayacaklardır. Bu yolu deneyen firmalar en sağlıklı rota olarak üçüncü kişilerle franchise sözleşmeleri imzalamaktadır.
Franchise vermenin her iki tarafı da, yani hem franchise vereni hem de franchise alanı, bağlayıcı bazı kuralları olması gerekmektedir. Tarafları en çok ilgilendiren ve taraflar arasında ortaya çıkan en önemli ihtilaflardan birisi de franchise konusu ürünlerin nereden nasıl temin edileceği, franchise verenin bu konudaki yaptırımlarına franchise alanın uyup uymayacağı konusudur.
Franchise sisteminin konusu olan ürünün üretilebilmesi ve/veya hizmetin sunulabilmesi için gerekli malzemenin (ham maddenin), sadece franchise veren ve/veya onun belirleyeceği kişilerden tedarik edilmesi yönündeki yükümlülük, franchise sözleşmesinin esaslı unsurunu teşkil eden bir yükümlülük değildir. Franchise alan, franchise verenin belirlediği standartlara uygun olmak şartıyla, gerekli malzemeyi kural olarak, istediği başka kaynaklardan da tedarik edilebilir. Ancak, ürün/hizmet kalitesinin standardının sağlanabilmesi için, üretimde/sunumda kullanılan malzemenin de aynı kaynaktan tedarik edilmesi ihtiyacı ortaya çıkabilir. Hatta bazı ürün ya da hizmetler, franchise verenin özel üretimi olabilir ve bu ürün ya da hizmetin başka tedarik kaynağı olmayabilir. Bu sebeplerle, franchise konusu ürün ya da hizmet için ihtiyaç duyulan malzemenin sadece franchise veren tarafından tedarik edileceği yönünde anlaşma kural olarak geçerli olup, franchise ilişkilerinde sıkça rastlanan bir uygulamadır. Bu tür anlaşmalar sözleşme serbestisi çerçevesinde de rekabet kurallarına aykırı olmamak kaydıyla geçerli olarak kabul edilmektedir. Rekabet Kurulu’nun Dikey Anlaşmalara İlişkin yayımlamış olduğu Kılavuza göre “Franchise alanın satın aldığı mal ve hizmetlerle ilgili olarak rekabet etmeme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün franchise ağının ortak kimliğini ve prestijini korumak bakımından gerekli olduğu hallerde Kanun’un 4. maddesinin kapsamı dışındadır.” Böyle bir durumda, rekabet etmeme şartının süresi de, franchise anlaşmasının süresini aşmadığı taktirde Rekabet Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında bir sorun yaratmayacaktır. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesine kısaca değinmek gerekirse; “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte
olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır”. İşte Rekabet Kurulu yayımlamış olduğu Kılavuz ile franchise anlaşmasındaki yükümlülüklerin çoğunluğunun fikri hakların korunması ve franchise ağının ortak kimliğinin ve ürünün korunması açısından gerekli olduğu ve bu sebeple söz konusu kısıtlamaların Kanun’un 4. maddesinin kapsamının dışında kaldığının söylenebileceğini belirtmiştir. Böylece franchise veren, franchise alan ile yapacağı sözleşmeye ürünlerin belirli bir yerden alınacağı konusunda kloz koyabilir ve bu yükümlülüğe franchise alanın uyması gerektiği koşulunu getirebilir. Bu yöndeki anlaşmalar geçerlidir. Nitekim Kurul’un bu yönde çeşitli kararları bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesine örnek vermek gerekirse; Et Balık Kurumu’nun bayilik vereceği mağazalarla yaptığı sözleşmelerde ve şartnamelerde tek bir markaya ait terazi, pos makinesi, yazar kasa, kıyma makinesi, soğutucu gibi ürünlerin kullanılması zorunluluğu getirerek rekabeti kısıtladığı iddiası ile yapılan şikayete ilişkin kararıdır. Kurul, yapılan şikayeti değerlendirerek; Et Balık Kurumu’nun, kuracağı franchise ağının kimliğini ve prestijini korumak adına merkezi bir sistem dizayn ettiğini, bu sistemin işlevsel olabilmesi için de sistemde kullanılacak ürünlerin tüm satış noktalarında bitevi olması gerekliliğini getirdiğini tespit etmiştir. Dolayısıyla, irdelenen rekabet etmeme yükümlülüğünün anlaşma süresi boyunca 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında olmadığı kanaatine varılmıştır. Görüldüğü üzere bir markanın, franchise sisteminin kimliğinin korunmasına yönelik ürün tedariği zorunluluğu sözleşmede kararlaştırılması halinde geçerli olacaktır. Pek tabi ki burada, yapılacak olan anlaşmanın dürüstlük kurallarına ve sözleşmenin bütününe uygun olması gerekmektedir. Yani örneğin, franchise verenin tedarik borcunu yerine getirirken franchise alana teslim ettiği malzemenin bedelinin piyasadaki ortalamalarının üzerinde olması, kalitesinin düşük olması veya piyasadan vadeli olarak elde edilebilecek malzemenin, franchise alandan peşin olarak tahsil edilmesi durumlarında, franchise sözleşmesinin franchise veren tarafından ihlali anlamına gelebilir. Bu durumda franchise alan, franchise verenin bu uygulamasını değiştirmek için onu uyarmalı, bu uyarının etkisiz kalması halinde ise artık franchise alanın ilgili malzemeyi başka kişilerden tedarik etmesi, sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyeceğinin kabul edilmesi gerekir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı yükümlülükler içeren sözleşmelerde, tarafların bu yükümlülüklere uyması esastır. Dolayısıyla sözleşmenin bütününe, dürüstlük kurallarına uyan ürün tedariğinin şartlarını belirleyen uygulamalar sözleşmede belirtildikçe geçerli olacaktır. Bu tür yükümlülüklere franchise alan taraf mutlaka dikkat etmelidir.

Soysal Avukatlık Bürosu; 2015 yılında İstanbul’da Avukat Süleyman Mert Soysal tarafından kurulmuştur. Avukat Süleyman Mert Soysal İstanbul’dauluslararası alanda faaliyet gösteren saygın hukuk bürolarında 2006 yılından itibaren özellikle fikri mülkiyet, bilişim, ticaret ve şirketler, sağlık, medya ve reklam hukuku alanlarında çalışmış, bu uzmanlık alanlarındanyola çıkarak 2015 yılından itibaren de Soysal Avukatlık Bürosu’nu kurmuştur.
Soysal Avukatlık Bürosu, müvekkillerinin ihtiyaçlarını kendi ihtiyacı gibi görüp; taleplerini daima ön planda tutmayı temel prensip edinmiştir. Çalışmalarımızda; genç, dinamik ve istekli yapımızla müvekkillerimizegerekli en yakın ilgi gösterilirken uluslararası alanda faaliyet gösteren hukuk bürolarında 15 yıla yakın çalışarak elde ettiğimiz deneyim ve kurumsal yapı anlayışı da yansıtılmaktadır. Bu çerçevede Büromuz gerek davatakibinde gerekse ticari işletmelerin günlük işlerinden doğabilecek hukuksal sorunlarda müvekkillere en hızlı ve fakat en kapsamlı ve etkili çözümler sunmayı hedeflemektedir. Soysal Avukatlık Bürosu, iş dünyasındakiyenilikleri de çeşitli mesleki üyelikleri ve katıldığı konferanslar aracılığı ile takip ederek yurt içindeki çalışmalarına katkı sağlamaktadır.